Anasayfa»Hikaye»Yükseliyor, duvar. Yükseltiyorlarmış. Sesleri duyuyor musunuz? Bakın yine… Bu çığlık! sanki… bilemiyorum…

Yükseliyor, duvar. Yükseltiyorlarmış. Sesleri duyuyor musunuz? Bakın yine… Bu çığlık! sanki… bilemiyorum…

“Yükseliyor, duvar.
Yükseltiyorlarmış.
Sesleri duyuyor musunuz?
Bakın yine…
Bu çığlık! sanki… bilemiyorum…
Umarım ciğerlerin parçalanır o̶r̶o̶s̶p̶u̶!
Sus artık!
Bağırmayı bırak.
Lütfen, yalvarıyorum -sessiz ol…”

Çok büyük bir felaket içinden çıktık.
Detayları hatırlamıyorum. Televizyon unutmamızı istemiyordu.
Kusan kadınlar, çocuklar, eriyen süzülen insan görüntüleri, durup dururken yere düşen insanlar.
Kötü bir gündü…
Kaçarken yerde yatanların üzerine basanlar, birbirini çekip düşürmeye çalışanlar.
Görüntüler onlara bakıyordum.
“Antidepresan kafamla ve tabi antidepresan gözlerimle, ekrandan onların gözlerini görebiliyordum, daha önce hiç göz görmemiş mi?”
Antidepresanlar avuç avuç…
Doktor: Onların gözlerine bak ne kadar mutlu olduklarını gör ve bunu bir düşün diyordu.
“Virüslü olsaydım kaçmazdım, sonra duvarlar, orda kalanlar, duvarların arksında kalanlar.”
Bir günde yaptılar kocaman yüksek kalın beyaz duvarı.
Bazen gece boyunca susmuyorlar. Sabahın erken saatlerine doğru sesleri biraz azalıyor ama ertesi gün yine…
Ordan bağırıp duruyorlar.
Ben ilk zamanlar, duvarları yapmaya başladıkları ilk zamanlar arka tarafa gidip gizlice onlara ekmek atıyordum sesleri kesilsin diye ve bazen bir kaç şişe su.
Fakat sustular mı?
Hayır.
Hatta daha fazla bağırmaya daha fazla çığlık atmaya başladılar.
Bende bıraktım.
“Açım, biz burda çok açız lütfen” “Biz…”
(Bunu söylemelimiyim)
“Biz burda çok açız ve başka çaremiz yok.”
(Söyleyemem, söyle)
“Biz birbirimizi yiyoruz o̶r̶o̶s̶p̶u̶ çocukları. Biz açıklıktan birbirimizi yiyoruz”
“Arkada kaç kişi var?”
Duvarları yükselttiler sonra biraz daha… Açıklamalar ardı ardına geliyordu.
Duvar gerekliydi. Duvar bizi kurtardı artık hastalık yayılmayacak.
Hepimiz derin bir oh çektik.
Hastanedeydim, insanlar durmadan konuşuyorlardı.
Büyük felaket… Hastalık yayılıyor.
Hastanedeydim çünkü depresyondaydım.
“Bağırmak istedim depresyon yayılıyor, depresyonum yayılıyor!”

Sevgilim…
O gitti…
“Çok acı… daha acı verici bir şey düşünemiyorum.”
Hayır hayır o gitti… Gitti…

“Derin derin nefes al, burnundan al ağzından ver, saymaya başla, nefes almaya devam et nefes al 10…9…8…7…6…5…4…3…2…1…

O gitti…
Hastalık… Televizyon… Bugün 7 kişi öldü.
Olabilir dedim içimden olabilir insanlar ölebilir doğanın dengesi bu.
Ama insanlar birbirini terk edemez…
Eder…
Ama birden bire etmez.

“Siz ölüyor olabilirsiniz ama sevgilimde beni terk etti”

İçim o kadar acıyordu ki… İçim…
Günler geçiyordu yada geçtiğini söylüyorlardı ve insanlar ölüyordu.
Size de bulaşabilir dedi televizyon.
Sorular soruyorlardı. Bence orası biran önce temizlenmeli. Bence hasta olanlar bir yere toplanmalı. Herkesin bir bencesi vardı.
İmza kampanyaları. Bende imzaladım.
“Virüs kapanların kendi kaderleriyle baş başa bırakılmasını onaylıyorum. Altına en güzel imzamı attım.”

Umurumda değil… Umurumda değil…
“Ben kendi kaderimle baş başa bırakıldım, hiçbir şey olmuyor yaşamaya devam ediyorsun.”

Tek hatırladığım…
Biz burda çok açız ve başka çaremiz yok.

Bir günde yaptılar. Bunu hatırlıyorum.
Bu bir başarı hikayesi. Hastalığın daha fazla yayılmaması için düşünülen önlem çerçevesinde duvarların yapılmasına karar verildi.
Duvarların yapımına bugün başlandı ve duvarlar bugün tamamlandı.
Harika haber…
Hasta olanlar duvarların arkasında kalacak.
Hepsi orda… Gerekli yardım yapılacak televizyon öyle söyledi.
Sevgilim… Onun için endişelenmiştim ya hastalığı kaparsa diye.
“Keşke hasta olsaydı.”
Hasta olsaydı onu görmeye gidebilirdim, elini tutardım, bana ne kadar üzgün olduğunu söylerdi ve biz yeniden birbirimizi çok severdik.
“Keşke hasta olsa.”
Televizyon duvarı unuttu, arkadakileri unuttu.
Ben hala onları duyuyorum.
Evim işkence bahçesi.
Belki taşınırım…

Ses… Sadece ses. Onların o korkunç sesi…
Duvarları yükseltiyorlarmış.
“Seslerini kesseler daha iyi olur!”
Ben kötü biri değilim.
Hayır hayır o gitti…
O gitti…
Derin derin nefes al burnundan al ağzından ver, saymaya başla, nefes al 10…9…8…7… nefesalmaya devam et 6…5…4…3…2…1.)
İyiyim, ben çok iyiyim, ben iyi biriyim.
“O gitti…”
Sadece…
Sadece uyuyamıyorum.

Yönetmen: Aslihan Erguvan
Senaryo: Ebru N: Celkan
Oyuncu: Mine Tugay
Görüntü Yönetmeni: Mehmet Hakyemez
Müzik: k.z.u.