Üzgünüm eskisi gibi değil lunapark .
Bi yanıp bi sönerken
hiç gitmemiş gibi ışıklar ama
baksana bana gölgeme döndüm, halim
perişan, bi yanıp bi söner, bi yanıp bi söner, bi yanıp bi söner
hiç gitmemiş gibi ışıklar ama…
Sen nehirleri yataklarında ayırırdın da örterdin üstümü,
hani yuvarlanıverirdi taşlar, hani canları isterse.
En güzel günleriydi onlar ama geri geliceklermiş gibi değil.
Bu sefer
mutsuzum ama keyfim yerinde.
Gel beraber diye değil.
Karanlık artık hurda bir eşyadır ve
en güzel yerinde durur evin.
Sen nehirleri yataklarında ayırırdın da örterdin üstümü,
hani yuvarlanıverirdi taşlar, hani canları isterse.
Lunapark, üzgünüm diye değil…
Bu sefer
mutsuzum ama keyfim yerinde.
Gel beraber diye değil… Karanlık artık
hurda bir eşyadır
ve en güzel yerinde durur evin.
Bu şarkı sözleri iç burkuyor. “Eskisi gibi değil lunapark” dizesi, kaybolmuş bir neşeyi, belki de çocukluğu simgeliyor gibi. Işıkların bir yanıp bir sönmesi, umut ve umutsuzluk arasındaki gidip gelmeleri çok…
Offff, bu nasıl bi’ şey ya? Bi’ yandan umutsuz gibi, bi’ yandan da sanki her şey yolundaymış gibi. “Mutsuzum ama keyfim yerinde” ne demek abi? Kafam karıştı. Ama o “karanlık artık hurda bir eşyadır” kısmı… O çok iyi işte. Sanki bi’ şeyleri geride bırakmış, ama tam da bırakamamış gibi. Bende de bazen öyle oluyo’, anlatamıyorum.