Colton Harris-Moore… Bu ismi duyduğunuzda aklınıza ne geliyor? Bir kahraman mı, bir suçlu mu, yoksa sadece gençlik heveslerine kurban gitmiş talihsiz bir çocuk mu? Kayıtlara geçen 67 suçu, çaldığı altıdan fazla uçak, sayısız araba ve milyonlarca dolar para… Üç farklı ülkede yıllarca FBI’dan kaçan bu genç, dünya tarihinin en çok aranan çocuk kanun kaçağı olarak tarihe geçti. İşte karşınızda, gerçekliğin kurgudan çok daha tuhaf olabileceğini gösteren, Colton Harris-Moore’un sıra dışı hikayesi.
Çocukluktan Kaçış ve Suç Dünyasına İlk Adımlar
22 Mart 1991’de Amerika’nın Washington eyaletinin kuzeybatısındaki Camano Adası’nda dünyaya gelen Colton, zorlu bir çocukluk geçirdi. Uyuşturucu ve alkol bağımlısı babası Gordon Moore, Colton küçük yaşlardayken ailesini terk etti. Annesi Pamela Kohler ise dengesiz mizaca sahip, maddi sıkıntılarla boğuşan ve alkol bağımlılığıyla mücadele eden bir kadındı. Tek göz bir karavan evinde yaşayan bu ailenin durumu, komşuları tarafından çocuk koruma hizmetlerine defalarca bildirildi.
Colton henüz 7 yaşındayken, kötü muamele gördüğü için evden kaçıp adadaki ormanda kalmaya başladı. Ormanda hayatta kalabilmek için sık sık yazlık evlere girip yemek yiyor, kamp malzemeleri çalıyordu. Suç hayatının başlangıcı, işte bu sorunlu ev hayatından kaçışlarıydı. Ortaokuldayken tanıştığı Harley Devlison, Colton’a kilit açma, yedek anahtar bulma gibi evlere nasıl girileceği konusunda “akıl hocalığı” yaptı. Harley’in en önemli öğüdü ise şuydu: “Orada kimin yaşadığını biliyorsan kimsenin evini soyma, ışıkları açma, fark edilirsen kaç ve asla kendini suçlu hissetme.”
İkili kısa sürede Camano Adası’nın her yerinde hırsızlık yapmaya başladı. Harley sadece para ve elektronik eşyalarla ilgilenirken, Colton için başlarda heyecan verici olan şey sıcak bir yemek yiyebilmek, biraz video oyunu oynamak ve yeni kıyafetler bulabilmekti. Ancak bu durum onu tatmin etmediğinde bilgisayar, mücevher ve kredi kartları gibi para edebilecek her şeyi çalmaya başladı. Çaldığı kredi kartlarıyla polisten kaçmasına yardımcı olacak yiyecek ve hayatta kalma malzemeleri satın alıyordu.
FBI’dan Kaçış ve “Yalınayak Haydut” Efsanesinin Doğuşu
Evdeki şiddetli tartışmalar ve fiziksel münakaşalar nedeniyle 15 yaşındayken evden kovulan Colton, tamamen ormanda yaşamaya başladı. Bir gün FBI, hırsızlık suçundan tutuklama emriyle annesinin evine gittiğinde, Colton’ın orada yaşamadığını öğrendiler. Ormanda kurduğu çok sayıda çadırdan birini bulduklarında, çaldığı her şeyin orada olduğunu gördüler: bilgisayarlar, mücevherler, kredi kartları, ehliyetler ve çek defterleri. Ancak Colton onlara ulaşamadan kaçtı. Hakkında çok sayıda tutuklama emri çıkartılarak adanın her yerine arama posterleri asıldı.
Bu süreçte birkaç araba ve tekne çalarak, çaldığı kredi kartlarıyla gece görüş gözlükleri ve maymuncuklar satın aldı. Yetkililerden kaçarken girdiği evlerde saklanıyordu. Bazı durumlarda polis onu köşeye sıkıştırmış gibi görünse de her seferinde kaçmayı başardı. Camano Adası’nın üçte birinin yazlık evlerden oluşması, yıl boyunca çok sayıda boş ev olduğu anlamına geliyordu ve Colton bu durumu lehine kullanıyordu.
Ancak bir gün, Harley’in “ışıkları açık bırakma” kuralını çiğnedi. Komşular boş olduğunu bildikleri bir evin ışıklarının açık olduğunu görünce polise haber verdi. 9 Şubat 2007’de yakalanan Colton, 23 suçlamayla karşı karşıya kaldı. Üç suçu kabul edip savcılarla anlaşma yaparak, maksimum güvenlikli bir çocuk ıslah evinde 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Burada örnek bir öğrenci olarak eğitimine odaklandı ve uçaklarla ilgili kitaplar okuyarak, çizimler yaparak zaman geçirdi. Üniversiteye gitmeyi bile planlıyordu.
İkinci Kaçış ve Uçak Hırsızlıkları Serisi
Yaklaşık bir yıl sonra iyi halden dolayı bir rehabilitasyon merkezine nakledildi. Ancak bu iyi hal uzun sürmedi. Buraya gelmesinin üzerinden iki aydan biraz fazla zaman geçmişti ki, 29 Nisan 2008’de gece yatak kontrolünden hemen önce bir pencereden kaçarak kayıplara karıştı. Colton eski alışkanlıklarına devam etmek üzere Camano Adası’na geri döndü. Yetkililer bu defa daha hazırlıklıydı ve hızlıca arama çalışmaları başlatıldı. Hatta öyle ki, firar etmesi normalde cezasına 4 yıl ekleyebilirken, ona sadece 28 gün ekleyeceklerini ve cezası bittiğinde özgürce dışarı çıkabileceğini teklif ettiler. Ancak Colton kaçmaya kararlıydı.
Üç ay boyunca yakalanmadan evlere girerek yiyecek, erzak ve kredi kartları çalmayı başardı. Ta ki 18 Temmuz 2008’de polis saatte 160 kilometrenin üzerinde hız yapan siyah bir Mercedes’in peşine düşene kadar. Sürücü hareket halindeki araçtan aniden dışarı atladı, birkaç takla attıktan sonra polise orta parmak işareti yaparak ormanda kayboldu. Bu kişi elbette Colton’dı. Polis arabada çalıntı kredi kartları, cep telefonları, ehliyetler ve bir dijital kamera buldu. Kamerada Colton’ın ormanda kamp yaparken çektiği fotoğraflar vardı; bu fotoğraf daha sonra onun ikonik görüntüsü haline geldi.
Yasal sıkıntılardan kaçmak için bir tekne çalan Colton, Orcas Adaları’na doğru yola çıktı. Orada havaalanı etrafındaki ormanda kamp kurarak havaalanını gözetlemeye başladı. Amacı bir uçak çalmaktı. Yaklaşık bir hafta süren keşiften sonra, bir sabah gün doğmadan önce harekete geçti. Cessna 182 model bir uçağın yanına giderek sahibinin olta takımı kutusuna sakladığı anahtarları buldu. O sabah pistin üzerinde saatte 80 km hızında rüzgar esiyordu ve hiçbir deneyimli pilot bu koşullarda uçmaya cesaret edemezdi. Ancak Colton, daha önce hiç uçağa binmemiş olmasına rağmen uçağa bindi, çalıştırdı ve başarılı bir şekilde pistten gökyüzüne doğru havalandı. Öncesinde uçuş simülatörleri oynamış ve ıslah evindeyken uçaklar hakkında çok şey okumuştu. Pilot lisansı olmasa da kesinlikle deneyimli bir profesyonelin cürretine sahipti. Bu cüretkar eylem, ülkeye yayılan ve dünya çapında manşetlere taşınan bir çılgınlık başlattı.
Colton, havaalanının 500 km doğusuna uçmayı başardıktan sonra yakıtı bittiği için bir tarlaya düştü ve uçak parçalandı. Kaza yerini inceleyen görevliler kokpitte çıplak ayak izlerini ve kusmuğunu buldu, ancak o bir kez daha ortadan kaybolmuştu. Kazadan sonra bir dizi araba çalmayı ve yakalanmadan hareket halinde kalmayı başardı. Benzin istasyonlarındaki kameralardan kaçmak için çaldığı arabanın benzini bittikten sonra bir yenisiyle değiştiriyordu. Bildiğiniz bir GTA karakteri gibiydi.
2009 Mayısında Colton bir kez daha Camano Adası’na geri döndü ve polisleri peşinden koşturmaya devam etti. Uçak çalma ve araba hırsızlığı cesaretinin yanı sıra, polislerin görev yaptığı bölgelere baskın yapma cesaretine de sahipti. 19 Haziran sabahı erken saatlerde bir polis arabasından bir cep telefonu, bir tüfek ve bir kutu mühimmat çaldı. Artık silahlı ve daha da tehlikeliydi. Daha önce hiç şiddet içeren bir suç işlememiş olsa da, polis ve bölge sakinleri köşeye sıkıştığında neler yapabileceğinden endişe ediyordu. Bir keresinde yetkililer, almaya gelmesini ve böylece onu yakalayabilmeyi umarak çok sevdiği köpeğini bir barınağa yerleştirdiler. Tahminleri doğru çıktı; Colton geldi ama kimsenin ruhu bile duymadan köpeğini alıp gitti.
8 Eylül’de 250.000 dolarlık bir tekne çalan Colton, ardından San Juan Adası’na doğru yola çıktı. Oradaki havaalanında daha önceki taktiklerle bir Cirrus SR22 tipi uçak çalarak Orcas Adası’na doğru uçtu ve inişte yine kaza yaptı. Şans yine ondan yanaydı; mucizevi bir şekilde enkazdan sağ kurtulmayı başardı ve ortadan kayboldu. Kalkışı çözmüş gibiydi, ancak inişler hep enkazla sonuçlanıyordu. Kolluk kuvvetleri başka bir uçak kazasının haberini aldıktan sonra kaza yerinin yakınındaki tüm rıhtımların ve havaalanlarının etrafına polis bariyerleri kurmaya başladılar. Colton bir şekilde barikatları aşmayı başardı ve çift motorlu bir tekne çalarak yasa dışı yollardan başka bir ülkeye, Kanada sınırına geçti.
Burada yaklaşık bir hafta boyunca daha fazla hırsızlık yaparak birkaç araba çaldı ve Creston kentine kadar izini kaybettirdi. Daha sonra buradan çaldığı bir arabayla Idaho eyaletine, yani Amerika’ya geri döndü. Bir gün sonra çaldığı 3. uçak olan Cessna 182 ile gökyüzündeydi. Uçağı yaklaşık 420 km batıdaki Washington’a kadar uçurdu ve her zamanki gibi uçağı dağ taşa vurarak bir şekilde indirmeyi başardı. Sonrasında ardında bir uçak enkazı daha bırakarak yine izini kaybettirdi. Kolluk kuvvetlerini atlatma ve vahşi doğaya kaçma yeteneği ona “yakalanması zor kurnaz bir suçlu” olarak ün kazandırmıştı. Bu üçüncü uçağı çalıp düşürdüğünde, “Amerika’nın en çok aranan çocuğu” olarak adlandırıldı. Peki tüm bunları ayakkabısız, yalınayak yaptığını söylemiş miydim? Olay yerlerinde imza niteliğindeki çıplak ayak izlerini bıraktıkça, bir takma ad doğdu: Yalınayak Haydut.
Colton’ın ülke çapındaki polis birimleri arasında artan kötü şöhretine rağmen, aynı zamanda halk arasında oldukça büyük bir hayran kitlesi oluşmuştu. Sosyal medya bunda önemli bir rol oynadı. Dünya çapında insanlar onun hikayesini hayranlıkla takip ediyordu. Hatta bazı hayranlar, onu kaçmaya devam etmesi için teşvik etmek amacıyla “Yalınayak Haydut” markalı ürünler üretmeye bile başladılar. Bunlardan biri, üzerinde “Uç Colton, Uç!” yazan tişörtlerdi.
Yaklaşık 1,5 yıllık kaçak hayatı boyunca Washington, Idaho ve Kanada’da çoğu çalıntı araba, uçak ve tekne olmak üzere yaklaşık 100 hırsızlık yapmıştı ve bunların hepsinin baş şüphelisiydi. Tüm bu suçlamaların üzerine bir başka uçak daha çalarak onunla Orcas Adası’na döndü. Bu onun çaldığı 4. uçaktı. Adaya indikten sonra, her zamanki ev soygunlarından uzaklaşmaya karar verdi ve bir markete girerek binlerce dolar nakit para çaldı. Ayrıca dükkanda tebeşirle çizilmiş 39 ayak izi ve izlerin sonunda yetkililere alaycı bir mesaj bıraktı: “Sia” (görüşürüz anlamına gelen bir kısaltma). Resmen yetkililerle dalga geçiyordu.
30 Mayıs 2010 sabahı bir veteriner kliniğinin kapısında bir not ve bir miktar nakit para bulundu. Notta şöyle yazıyordu: “Geçerken uğradım, biraz fazladan param vardı. Lütfen bu parayı hayvanların bakımı için kullanın. Colton Harris-Moore, namı diğer Yalınayak Haydut.” Bunu nazik bir jest olarak da yapmış olabilir, ama muhtemelen yetkililere “beni yakalayamazsınız” demek için yapmıştı. Bunun üzerine adanın her yerinde aranmasına yardımcı olmaları için FBI ve ordudan askerler getirildi. Colton tüm bu önlemlere rağmen iki gün sonra 450.000 dolar değerinde bir yarış teknesi daha çaldı ve Oregon’a doğru yola çıktı. Hatta yolda bir avukatla telefonda konuşarak hayat hikayesini bir film için satmaya çalıştı. Oregon’a vardıktan sonra ise her zamanki hırsızlıklarını yapmaya devam etti: arabalar, kamyonlar ve market soygunları.
Burada bir süre zaman geçirdikten sonra bir gün canı sıkılan Colton, bir araba daha çaldı ve Güney Dakota’ya gitmeye karar verdi. Olayları bir film sahnesi gibi anlatıyorum ama tüm bunlar gerçek. Genç kanun kaçağı, tüm ülkede eş zamanlı olarak aranırken dahi bir hayalet gibi sürekli hareket halindeydi ve gittiği her yerde ardında hırsızlık izleri bırakıyordu. O gece geç saatlerde Güney Dakota eyaletinin Yankton şehrine vardığında, girip rahat edeceği bir ev bulduktan sonra biraz yemek yedi, kıyafetlerini yıkadı ve duş almaya hazırlandı. Gece saat 03:00’te evlerine girdiği Kelly Niffle ve ailesi uzun bir tatilden sonra eve geldi. Baba Kelly eve girdiğinde bir şeylerin ters gittiğini hemen fark etti: ışıklar yanıyordu, televizyon açıktı ve tezgahta yiyecekler vardı. Evin içine doğru ilerlediğinde banyo ışığının açık olduğunu gördü ve Colton onu fark ettiğinde banyodan dışarı fırlayıp bodruma kaçtı. Bu defa köşeye sıkışmış gibi görünüyordu. Aile hemen polisi aradı ve polis eve girip bir saatten fazla bir süre boyunca her köşeyi aradığında ondan hiç iz yoktu. Onlar bir kapıdan girerken o başka bir kapıdan çıkıyordu. Kelimenin tam anlamıyla hep bir adım öndeydi. Bodrumdaki küçük bir pencereden çıkarak yan komşunun evine girmiş ve arabasını çalarak bölgeden hızla uzaklaşmayı başarmıştı.
Son Kaçış ve Yakalanma
Verilen eşkal doğrultusunda bu kişinin Colton olduğu hemen anlaşıldı. Yetkililer onun geçmişteki davranışlarını bildikleri için tüm çevre eyaletlerdeki özel uçak sahipleriyle toplantılar düzenleyerek onları bu konuda uyarmaya başladılar. Colton Amerika’da kalırsa kaçak hayatının uzun sürmeyeceğini biliyordu. Bu yüzden Amerika ile suçlu iade anlaşması olmadığı için Küba’ya kaçmaya karar verdi. Zorla ülkesine geri gönderilme riski olmadan huzur içinde yaşayabileceği düşüncesi burayı mükemmel bir yer haline getirmişti. Artık tek sorun oraya ulaşmaktı. Yaklaşık bir hafta boyunca şehirde bir havaalanının çevresinde kamp kurarak şimdiye kadarki en iddialı uçak kaçırma operasyonunu hazırladı. 4 Temmuz günü yaklaşık 700.000 dolar değerinde bir uçak olan Cessna 400’ü çaldı. Küba’ya inmeyi planlıyordu, ancak havadayken yakıtı bitince Bahamalar’a doğru zorunlu bir iniş yaptı.
Bahamalardaki insanlar uçağın geldiğini ve daireler çizerek uçtuğunu gördüler. Diğer beş uçak gibi bu uçak da iniş esnasında parçalanmış olsa da Colton bir kez daha hayatta kalmayı başardı. Kazadan sonra yakındaki bir balıkçı köyüne gitti ve oradaki dükkan ve restoranlardan onu bir süreliğine hayatta tutacak miktarda yiyecek çaldı. Bu esnada kolluk kuvvetleri adaya giriş çıkışları tamamen kapattı ve tutuklanmasını sağlayacak herhangi bir bilgi için 10.000 dolar ödül koyması kovalamacayı daha da yoğunlaştırdı. Fakat tüm bu süreç boyunca ondan yine hiç iz yoktu. Adaya ilk geldiğinde çaldığı kısıtlı yiyeceği bir süre sonra elbet bitecekti. Herkesin onu aralıksız aradığını ve ortalığın uzun süre sakinleşmeyeceğini fark ettiğinde harekete geçmek zorunda olduğunu anladı ve tam 7 gün sonra yeni hedefine ulaşmak için saklandığı yerden çıkıp yine bir tekne çaldı ve polislerden saklanmak için iyi bir yer olacağını düşündüğü Harbour Adası’na doğru yola çıktı.
Adaya vardığında gizlice bir otele girdi ve güvenlik görevlileri tarafından fark edildiğinde silah göstererek onları korkuttu. Bu esnada polisler, ajanlar, güvenlik görevlileri, silahlı siviller ve ordu onu bulmak için bölgeyi tarıyordu. 11 Temmuz gecesi saat 03:30’da bir tekne daha çaldı ve polis onu fark ettiğinde, iki yıldan fazla bir süredir aranan çocuğu nihayet yakalama fırsatını kaçırmak istemedikleri için kıyıdaki bir tekneye el koyarak peşine düştüler. Bu noktada okyanusta tam bir kovalamaca başladı. Durması için bağırsalarda pes etmeyeceğini çabucak anladılar. Bu durumda silahlarını çekip teknenin motoruna nişan almaktan başka çareleri yoktu. Suyun üzerinde birkaç silah sesi yankılandığında tekne aniden durdu. Bunun sonu olduğunu anlayınca silahını kafasına doğrultarak onları canına kıymakla tehdit etti. Polisler onunla saatlerce konuşarak durumu biraz olsun yatıştırmayı başardılar ve Colton sonunda yenilgisini kabul ederek teslim oldu.
Hukuki Süreç ve Sonrası
Colton; FBI, Amerika Polis Teşkilatı, düzinelerce polis departmanı, Kanada polisleri ve Bahama hükümet ordusu tarafından aranıyordu. Yakalanması, yakın tarihin en büyüleyici suç serilerinden birinin sonuydu. Bahama’nın başkentine polis eşliğinde elleri kelepçeli, ayakları çıplak ve prangalı olarak getirildi. Herkes işlediği suçların cezasını çekmesini istiyordu ama onu Bahamalılar yakaladığı için ilk seçim onların oldu. Burada üçü tekne olmak üzere toplamda yedi hırsızlık, dolu silah bulundurmak ve memura ateş etmekten yargılanıyordu. İşlediği bu suçlar için sadece 300 dolar para cezasına çarptırıldı ve iki gün sonra Amerika’ya iade edildi.
Geri döndüğünde tekne, araba, uçak hırsızlığı ve soygun da dahil olmak üzere çok sayıda suçlamayla karşı karşıyaydı. Yargılanması sırasında Amerikalı savcılar, üç farklı ülkede işlenen 67 suçu bir araya getirmek ve bunların hepsini tek bir mahkemede toplamak zorunda kaldılar. Bu durumda 20 ila 30 yıl hapis cezasıyla karşı karşıyaydı. Ayrıca savcılar tarafından yapılan hesaba göre, uçaklar, arabalar, evler ve yakalama operasyonları için 1.4 milyon dolar gibi bir tazminat ödemesi gerekiyordu. Bu durumda hayat hikayesinin haklarını bir yapım şirketine 1.4 milyon dolara sattı ve bu paranın tamamı tazminatına gitmiş oldu. Bu anlaşma aynı zamanda hikayesinin kitlelerle paylaşılmasına da olanak sağladı. Aynı zamanda hikayesinden bir kuruş bile kazanması yasaklanmıştı. Hakkında bir tişört, kitap ya da video oyunu yapılsa bile bu paranın hiçbirini alamayacaktı.
Daha sonra avukatı jüri ve hakime onun gerçekten zor bir aile hayatı olduğunu, annesinin alkol bağımlılığını ve ona hiç bakmadığını anlattı. Colton ise hayatını toparlamak için üniversiteye gideceğini ve uçak mühendisliği okuyacağına dair söz verdi. Yargıç ona sempati duymuş olmalı ki şöyle dedi: “Bu davanın bir trajedi ama aynı zamanda insan ruhunun bir zaferi olduğunu düşünüyorum. Sanığın sahip olduğu korkunç yetiştirilme tarzını anlıyorum; yiyecek çalmak zorunda kalması, alkolik bir anne babaya katlanmak zorunda olması tam bir trajedi. Ama yine de cezası 6 yıl ve ona iyi şanslar diliyorum.” Nihayetinde 6 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Colton hapisteyken hayatını düşünmeye başladı ve yaptıklarından dolayı pişmanlık duyduğunu ifade etti. Kendisine havacılık mühendisi olmak için eğitim almak da dahil olmak üzere hedefler koydu. Bugün, 2025 yılında cezasını çekti ve suç dolu geçmişini geride bırakmaya çalışıyor. Geçmişi hakkında konuşmak istemediğini ve sadece hayatına devam etmek istediğini söylediği birkaç röportaj dışında pek bir şey bilmiyoruz.
Colton Harris-Moore’un yaşam öyküsü, suç, macera ve çaresizliğin etkileyici bir karışımıdır. Bize bazen gerçekliğin kurgudan daha tuhaf ve daha inanılmaz olabileceğini hatırlatıyor. Yakalanmaktan bu kadar uzun süre kurtulma konusundaki eşsiz yeteneği, halkın hayal gücünü yakalamış ve onu günümüzün kanun kaçağı efsanesine dönüştürmüştür. Her ne kadar işlediği suçlar takdire şayan olmaktan uzak olsa da, Yalınayak Haydut efsanesi kuşkusuz yıllarca merak uyandırmaya ve insanları etkilemeye devam edecek.